Duvara mı bakıyordu yoksa gözleri mi dalmıştı? Uzaktan biri görse ne derdi var bu adamın diye düşünürdü. Sanki gözleri duvara sabitlenmişte oradan çekip alamıyordu kendini. Gülümsemekle düşünmek arası gidip gelen yüz ifadesi belirsizdi.
-Hadi baba kahvaltı hazır, diye seslendi kızı.
Cevap alamayan genç kadın odaya girdi. ‘‘Seslendiğimi duymadın galiba, masayı hazırladım.’’ diyerek tekrar seslendi. Yanıt vermeyen yaşlı babasına yaklaşarak omzuna dokundu. Yavaşça kafasını kızına çeviren yaşlı adam ‘‘Oradaki fotoğraf nerede,’’ diye sordu. ‘‘Hangi fotoğraf,’’ diyerek duvara bakan genç kadın eksiği fark etti. ‘‘Annem aldı onu, odanıza saklamış,’’ dedi. Yaşlı adam ‘‘Tamam o zaman, söyle de kahvaltıya gelsin artık’’ diyerek kafasını tekrar duvara çevirdi. ‘‘Yumurtayı sevdiğin gibi pişirdim, kahvaltımızı edelim işe gitmem gerek’’ diyerek babasının koluna girdi, masaya oturmasına yardım etti. Karşısında babası değil de sanki bir çocuk vardı. Yaşlı bir çocuk… Bazen torunlarını oğlu sanıyor, bazen de kendini hala bir işyerinde çalışıyor zannedip sabahın erken saatinde takım elbisesini giyip hazırlanıyordu. Alzheimer hastasıyla yaşamak hem tatlı anlarla doluydu hem de hüzünlü anlarla. Unutmadığı tek biri vardı o da eşi.
Kapı kilidinin açılma sesi duyuldu.
-Ben geldim.
-Mutfaktayız kahvaltı ediyoruz. Sabah sabah nereye gittin öyle, diye sitemde bulundu genç kadın.
-Baban meyve istemişti, erkenden alayım istedim kızım. Edin siz kahvaltınızı, ben hemen geliyorum.
-Fotoğrafı da yerine koyar mısın? Babam yokluğunu fark ediyor.
Elinde büyük bir çerçeveyle tekrar mutfağa gelen kadın çerçeveyi çevirerek kızına ve eşine gösterdi. Artık yaşlı adamın hem gözlerinin içi hem de yüzü gülüyordu. Duvar da asılı duran küçük fotoğraf şimdi kocaman bir çerçevenin içindeydi. Alt köşe de ise kızlarının adı. Fotoğraf sanatçısı olan genç kadının, o küçük kareye sığdırdığı fotoğraf yıllarca duvar da asılı kaldı.
*Bazı fotoğraflar öykü yazdırır.