Dizi&Filmİncelemeler

After Life: Sevinç ve Hüzün Gözyaşları Eşliğindeki Dizi

The Office (UK) adlı dizisi ile dizi sektöründe parlamaya başlayan İngiltere’nin en ünlü komedyeni Ricky Gervais’i artık aşağı yukarı hepimiz tanıyoruzdur. Sonuçta kendisinin sayısız dizisi, filmi ve stand-up gösterisi Netflix ile hepimiz için erişilebilir bir noktada. Fakat ben bugün kendisinin çalışmalarından yalnızca biri olan After Life adındaki 2 sezonluk dizisine odaklanacağım. Bilmeyenler için üstünkörü bir şekilde özetlemek gerekirse, hikâyemiz Tony adındaki ana karakterimizin karısını kansere kaybettikten sonra hayatla mücadelesi üzerine geçiyor.

Şahsen diziyi keşfetme yolum, Ricky’nin 2020 Altın Küre Ödülleri esnasındaki vurucu sözleri ve komedi anlayışıyla kalbimi yakalaması sonrası oldu. Benzer bir espri anlayışını bulmayı umarak bu diziye ulaştım. Ve karşılaştığım şey aradığımdan çok daha fazlası oldu. Çünkü bu sefer Ricky izleyiciyi sadece güldürerek değil, aynı zamanda da ağlatarak gözyaşına boğuyordu. Duygusal olarak insanı beklemediği yolculuklara çıkaran bu dizi, Ricky Gervais’in sivri dili sayesinde yüzünüzü güldürüyor ama bir o kadar da neredeyse hiçbir bölümü de sizi gözyaşına boğmadan bırakmıyor. Sanırsam diziye başlarken en beklemediğim nokta bu idi. Ve açıkçası dizi insanı savunmasız olduğu bu noktadan öyle bir yakalıyor ki karakterlerin yaşadıkları her duyguyu damarınızda hisseder oluyorsunuz.

Huzurun Resmini Çizmek

Dizinin en güzel yanlarından biri de belki şudur ki dizi ile deneyimlediğiniz hüzün ve komedi arasında çok harika bir denge var. Ve bu denge içerisinde her bölüm sonunda bir sükûnete uğruyorsunuz, hatta resmen içiniz huzur doluyor. Sizi ne sürekli olarak kedere boğup yoruyor ne de sürekli kendini espriye vurup ciddiyetini kaybediyor. Üstelik dizinin dikkatlice seçilmiş sahnelerindeki renkleri ve tonları da bu huzuru destekler biçimde. Kendinizi okyanusun mavisi, sonbahar ağaçlarının kahverengisi veya İngiliz çayırlarının yeşillikleri arasında Tony ve köpeği ile gezintiye çıkmış bir şekilde buluyorsunuz.

Ayrıca dizi hiçbir şekilde sizi yormuyor çünkü dizinin seti sade, diyalogları sade, renkleri sade. Dizi sizin dışarıdan izleyici olarak adeta yorulup geldiğinizi biliyor, bu yüzden de tamamen kendini sadelik üzerine kurmuş bir hali var. Hâl böyle olunca, adeta günlük hayattan kaçıp sanki bir dinlenme tesisine de içinizi döküyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Dizide Tony, yaşadıklarından ötürü içinde biriken öfke ve üzüntüyü her döküşünde, her hayatı sorguladığı sahnede siz de ona eşlik eder oluyorsunuz. Bir nevi, bu güzel kurgu içerisinde dizideki karakterlerle empati kurmak kaçınılmaz oluyor. Bu sebepten ötürü duyguların yoğun olduğu sahneler hiç dikkat çekmeden su gibi akıp gidiyor.

Maneviyatı Kelimelere Dökmek

Her bölümü 20 dakika olan bu kısa dizinin hiçbir sahnesi de boş geçmiyor. Her sahnesi dopdolu ve her sahnede Tony’nin ya karısıyla ya da arkadaşlarıyla arasındaki bağların boyutlarını görerek geçiriyoruz. Bu bağlar o kadar güzel bir şekilde aktarılıyor ki Tony’nin hissettiklerini hissetmemek, onunla birlikte üzülmemek mümkün olmuyor. Her geçen bölümde gözünüzden akan yaş miktarı katlanarak artıyor. Bu sahneleri dolduran önemli nokta da dizinin repliklerinin çok başarılı yazılmış olması. Her bölüm üzerine günlerce düşüneceğiniz repliklerle dolu. Üstelik dizi, hayatın acımasızlığına odaklandığından dolayı ortaya çıkan replikler hepimizin bağ kurabileceği replikler oluyor. Bu sayede dizinin sağladığı büyük bir kazanç da izleyicinin kendine ait hissedeceği anlamlar çıkarabilmesi oluyor.

Birazcık da dizinin felsefi kısımlarına gelelim, malum bu dizide Ricky Gervais var ve canlandırdığı karakteriyle en çok özdeşleştiği anlar da burada beliriyor. Ateist olan ana karakterimizin karısını kaybetmesi ile hayata ve ölüme bakış açısı daha da karanlık bir hâl alıyor. İntihar ve ölüm onun gözünde bir kaçış yolu olarak meşruiyet kazanmaya, yapacağı kötü davranışlar için bir kayıp görmemeye başlıyor. Ama belki de korkutucu bir şekilde insanı empatiye en çok çeken nokta da tam olarak bu dokunulmazlık hissi oluyor. Ancak dizi ilerledikçe karısı Lisa’nın bıraktığı videolarla Tony bu depresif ruh halinden, hayatı olduğu gibi kabul ettiği bir ruh haline yavaş yavaş geçiş yapıyor, arkadaşlarıyla olan ilişkileriyle ise hayata yeniden tutunmak için bir mücadeleye girişiyor. Böylelikle sezon sonunda Tony biraz kırgın ve biraz yaralı fakat huzurlu bir hâle bürünmüş oluyor. Bu noktası ile dizinin sonlarına doğru şekillenen Optimistik Nihilizm, dizinin en temel felsefi duruşudur.

Mutluluğu Başka İnsanların Uğraşında Bulmak

Bir de yan karakterlerden de bahsetmek gerek. Dizide hiçbir yan karakter emin olun boşa yazılmamış. Hepsinin bir amacı, bir hikâyesi ve daha da önemlisi Tony’nin hayatında ve iyileşme sürecinde çok önemli rolleri var. Dizi bu amacı ile her bir karakteri incelikle işliyor ki bu sayede de hepsinin hayatını içiyle dışıyla ve tüm gerçekçiliğiyle birlikte görüyoruz. Zaten bu karakterlerin de kendince bir hayatları, bir uğraşları olması önemli bir nokta çünkü Tony kendi depresif dünyasından kafasını çekip gerçek dünyaya baktığında diğer herkesin de kendisi gibi bir acı ve yaşanmışlık içerisinde olduğunu görüyor, onlardan ders çıkarmaya başlıyor. Diğer insanların her şeye rağmen mutluluk arayışında olduğunu görmesi, onu da bu amaç adına yola çıkartıyor.

Kısacası, yirmişer dakikadan kısa bölümleriyle iki sezon boyunca dizi hiç temposu ve kalitesinden ödün vermeden akılda kalıcı ve dopdolu replikleri ile bizi hem güldürüyor, hem ağlatıyor, hem de düşündürüyor. Ve şahsi yorumumca şu anda dizi sektöründe kederi betimlemede en iyi yapım olmaya aday bir şekilde yerini tutuyor.

Eğer geliyorsanız Tony ve köpeği ile Britanya çayırlıklarında sizi bekliyor olacağım. Gözleriniz dolacak, hiç hissetmediğiniz kadar kendinizi evinizde hissedecek ve biten her bölümle yakınlarınıza gidip sarılmak isteyeceksiniz.

İyi seyirler.

Efe Ayan

Başta edebiyat olmak üzere bilumum sosyal bilimlere ilgilidir. Eğer kedi severek dizi veya film eleştirmiyorsa kendisini @efelaruse olarak sosyal medyada bulabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Detaylı, yalın ve tadında spoilerlı bir yazı olmuş. Bu dizi hangi platformda? Netflix mi? Yazından sonra izleyesim geldi. Aslında konusu çok klasik ve melankolik bir tempoda gidiyor gibi hissettim. Arada esprilerin var olduğunu söylemeni, nedense standart Amerikan ve İngilizvari espri anlayışlarına bağladım. Neyse, izledikten sonra tekrar yorumlarım. Teşekkürler.

  2. Diziyi izleyip beğenmiştim ama, diziyle ilgili bu yazıyı okuyunca diziyi daha fazla sevmeye başladım. Özellikle su cümleyi çok sevdim, “Dizi sizin dışarıdan izleyici olarak adeta yorulup geldiğinizi biliyor, bu yüzden de tamamen kendini sadelik üzerine kurmuş bir hali var.” Kesinlikle katılıyorum bu cümleye.
    Guzel bir yazı olmuş, keyifle okudum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu