Beyoğlu’nun En Güzel Abisi Kitap İncelemesi
Ahmet Ümit tarafından yazılan ve 2013 yılında yayınlanan polisiye romandır.
Kitap Başkomiser Nevzat’ın yani ana karakterin ağzından anlatılmaktadır. İstanbul Beyoğlu’nda işlenen bir cinayeti çözümlemeye çalışan polisler, bu cinayetin Beyoğlu-Tarlabaşı civarındaki kentsel dönüşümle de ilgili olabileceğini düşünürler. Ardından bir cinayet daha işlenir. Cinayetlerle ilişkili olabilecek kişilerle görüşmeler yaparlar. Tipik bir cinayet soruşturması ve polisiye romanı olduğu için kitabın iç kısımlarına girmeden artısını ve eksisini ortaya dökeceğim.
Artıları
- Sokak çocuklarına cinayet ile ilgili soru sorduğu kısımlar var. Burada hafif küfürlü sohbetler samimiyeti artırmış. Yine devamında, ilerleyen bölümlerde de küfürlü konuşmaların serpiştirilmesi samimiyet dozunu fazlasıyla artırmış.
- Kitap yaklaşık onar sayfalık bölümlere ayrıldığı için okuması keyifli. Her bölümü bir film sahnesi olarak hayal edebiliyorsunuz.
- Polisiye roman olmasına rağmen uyuşturucu, kadın ticareti vb. birçok yozlaşma ve ahlaki bozulmaya da dikkat çekmiş.
- Kulampara, kabadayı vb. sözcüklere aşinalığınız artıyor.
- İyi bir akış ve olay ağına sahip.
Eksileri
- Benzetmeler kötü, daha doğrusu itici. Örnek olarak ampul kafa, yarım porsiyon, maymun kadar kıllı el, goril burun… Kitaptaki karakter tanımlamaları bu minvalde ilerliyor.
- Polisiye romanlarının en büyük dezavantajına sahip: Olaylar çok fazla dallanıp budaklanıyor. Aslında bu, polisiye romanlarının karakteristik özelliği olmasına rağmen yine de kitaba zarar vermiş gibi gözüküyor. Çünkü ağır ilerliyor.
- Kitap birçok dile çevrilmiş olsa da içerik olarak enternasyonel değil. Olaylar hep Beyoğlu ve civarında geçiyor.
- Enternasyonel demişken mademki Türkiye’yi aşan bir durumdan konuşuyoruz o zaman aynı tarza sahip kitaplara da bakmak lazım. Ancak bu kitap onların yanında aşırı sığ kalıyor. Belki uçuk bir kıyaslama olacak ama Ahmet Ümit’in Başkomiser Nevzat’ı, Dan Brown‘ın Robert Langdon’ının yanına yaklaşamaz. Çünkü bu kitapta verilen detaylar eksik. Başkomiser Nevzat ile ilgili daha karakteristik bilgiler vermesi gerektiğini düşünüyorum. Biri bana “Robert Langdon” dediğinde aklıma ilk onun Mickey Mouse’lu saati geliyor. Ancak “Başkomiser Nevzat” dediklerinde -Ahmet Ümit’in 3. polisiye kitabını okumama rağmen- aklıma onunla ilgili bir şey gelmiyor.
- En can alıcı eksisi ise eğer ben yanlış anlayıp yorumlamadıysam kitabın içinde kendini anlattığı bölümler var. Şöyle ki kitabı Nevzat Başkomiser ağzından okuyoruz. Başkomiserin takıştığı yazar bir komşusu var ve bu yazar aslında Ahmet Ümit. Nevzat Başkomiser’e “Komşunuzun Beyoğlu Rapsodisi adında bir kitabı varmış.” denildiğinde “Bir ara okurum.” tarzında bir şeyler söylüyor. Buna benzer birkaç yer daha var. Burada ne yapmaya çalıştığı anlaşılmıyor. Belki de kendini ve kitaplarını cilalıyordur, kim bilir!
- Üzülerek söylüyorum ki diğer yerli kitaplar gibi çok pahalı! Yerli kitapların ederi, hele ki bu türleri için bu değil.
- Kitabın ismi konularla ilgili değil. Beyoğlu’nun En Güzel Abisi denilen karakter Başkomiser Nevzat. Biz her ne kadar olayları Başkomiser ağzından okusak da yine de olaylar tam olarak onun üzerinde dönmüyor, odak noktası o değil. Daha ürkütücü, daha kaygılandırıcı, daha kuşkulandırıcı bir isim olabilirdi.
Özet
Mekanları ve karakterleri bir tarafa bırakırsak kitabın taklitvari bir havası olduğunu düşünüyorum. Akıcı olmasına karşılık tekrarlayan diyaloglar mevcut. Bilgi verici değil: Herhangi bir şeye, herhangi bir yere atıf ya da gönderme yapılmamış. Bir bilim kitabı değil, ancak polisiye serisinde en bilimsel sözcüğün de “Kriminolog“dan fazlası olması beklenir. Eksisi fazla, ancak kitabın içli dışlı atmosferi her şeye rağmen onu okumaya değer kılıyor.