
Büyük bir telaş sarıyor ortalığı, insanların yüzünde hüzün maskesi, hızlı adımlarla koşuşturuyorlar, peki nedir bu telaşın sebebi? Kurtuluşa ermek mi? Yoksa kurtuluşa kavuşabilmek mi?
Derin bir nefes al, gökyüzünü seyret, havada uçan balonlara bak ve çocukluğuna bir ışık yak…
Gözlerini kapat ve geçmişine dön, hafif geril, biraz uzan ve gömül aydınlığa.
Şimdi telaşının son safhası, biraz sonra bitecek artık doğumunun ve ölümünün arasındaki çizgi…
-upuzun bir karanlık- korkuyu besliyor.
Büyük bir telaş sarıyor ortalığı, insanlar üzerine geliyor. Bu kalabalığın içinden kurtulmanın bir yolu olmalı, koşuştur, kavuş eceline, o da seni bekliyor.
Sen istediğin kadar kurtulmaya çalış ondan, ensene sarıldı mı bırakmayacak artık seni. Son bir kez “merhaba” de, seni senden alana. Gönlündeki kelebekleri uçuşturana. (Tutsana o güzelim beyaz ellerini)
Yaşandı ve bitti bazı şeyler, bazıları gözlerini kapadı bu güzelim yaşama, şayet sorsalardı isterler miydi? Gemisi alabora olan kaptanın çırpınırken son yakarışları. Ya da ölüm döşeğindeki babasına bir yudum su uzatan evladın. Hangi biri anlatsın sana derdini?
Yaşamak nedir?
Sorabilmek kendine, sonra böbürlenmek, yarını beklemek, geceleri uyumamak, yastığa başını gömüp ağlamak, belki de depresyona girebilmek…
Ya sonra?
Sonra bir uzun gülümseme bu elemli karanlıktan kurtarır seni,
O yüzden gülümse herkese! Gülümse ki yaşamak ve yaşatmak için bol olsun şansın.