DenemeEdebiyat

Beşikten Tut Tabuta Kadar Yalnızız

Sıkıntılarla dolu bir çağda yaşıyoruz. Hayat giderek anlamını kaybediyor sanki. İnsanların çoğu, ömürlerini, yarın ile uğraşırken bugünden tat almayı unutarak geçiriyorlar. “Falan iş olacak mı, filan sıkıntıdan nasıl kurtulacağım?” gibi sorunlarla kaygılanarak amaçsız ve anlamsız çabalarla ömür tüketiyor. Modern sanayi toplumu, toprağa bağlı ve tabiatın kucağında yaşayan insanın geçmişte tattığı mutluluğu çok uzaklarda kalmış, tatlı bir hatıra olarak görüyor. Gelecek yıllar içinse bu, sadece bir hayal, bir ütopya… Hatta topraktan, tarımdan ve tabiat içindeki böyle mutlu bir hayattan bahsedenler, gericilikle, romantizmle, hayalperestlikle suçlanıyor. Bana öyle geliyor ki modernizmin günümüz insanına bulaştırdığı en kötü hastalık, yalnızlıktır. Hani Cahit Zarifoğlu, “Bir şehir kadar kalabalıktır bazılarının yalnızlığı.” diyor ya, işte günümüzde de o hesap, milyonlarca insanın yaşadığı şehirlerde yalnız yaşayan milyonlarca insan var. Kimini terk etmiştir yalnızlığa ailesi kimini ise yıllardır dost bildikleri… Kiminin dünyasını sevdiği yıkmıştır başına kiminin isyanı ise “daha”sını isteyen patrona… Öyle ya da böyle bir şekilde kalmıştır insan kendisiyle baş başa.

Necip Fazıl’ın “Yalnızız, beşikten tut, tabuta kadar yalnız” mısrasının o rahatsız edici hakikatini bu çağda çok daha iyi anlıyoruz.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu