Celile- Ela Gözlü Pars – Osman Balcıgil
KİTAP YORUMU
Osman Balcıgil
Destek Yayınları
414 sayfa
Biyografi-roman
‘’… Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın, görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor…’’
Onun şiirlerini anlayabilmek için önce onu anlamamız gerekiyor. Ve tabi dönemi anlayabilmek, kitabın sürükleyiciliğini yakalayabilmek için de tarih bilginizi biraz tazelemeniz gerekiyor.
Celile, Türkiye’nin ilk kadın nü ressamı. Düşünsenize Celile’deki cesareti, özgüveni. Paris’te yaşamış, Fransız mürebbiyeler tarafından büyütülmüş bir kadın. Ve tabi kitabın bir yüzü Nazım Hikmet’ken bir yüzü de Celile. Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadının hikayesi gibi görünse de Celile uzaktan; esasen başarı, hırs, azim kelimelerini de kendine yakıştırıyor. Sanatçı ruhunu bir bavul gibi yanında taşıması da cabası. Aşk onun kapısını defalarca çalıyor.
‘’Ben değilsem kim? Şimdi değilse ne zaman?’’
Bizim merakta olduğumuz kısım Yahya Kemal’le aşkı aslında. Ama keşke bu aşka değinilmeseydi, keşke bilmeseydik dedim. Çünkü Yahya Kemal öylesine korkak ve öylesine çabuk vazgeçen ve etrafının sözüyle hareket eden biriymiş ki onu böyle tanımak istemezdim açıkçası. Ve de Nazım Hikmet açlık grevindeyken etraflarındaki hemen hemen herkes destek verirken Yahya Kemal’in ‘’Beni bu işe karıştırmayın.’’ Sözleri onun insani duygularını sorgulamama sebep oldu. Çocuğuna düşkün bir kadının istediği yardım elini geri çevirmesi ise ‘’Bu nasıl aşk?’’ dedirtti.
‘’ Endişe tıpkı bir korku gibi bulaşıcıdır.’’
Ah bir de Nazım var tabi ki. Nazım annesi büyürken onunla büyüyen bir çocuk. Türkiye’ye döndüğünde yoksulların yanında, kapitalist zihniyette olan, herkese ve kuruma karşı Don Kişotvari büyük bir kavgaya girişmiştir. Her şeyin en iyisiyle karşılaşan yine de rüzgara karşı efelenen birisi olarak tanıyor tüm yakın çevresi onu. E tabi bu efelenmenin tesiri onda da vuku buluyor. Hak diyor, insan diyor, özgürlük diyor; ama ne olursa olsun bunları kendi tarzında söylüyor. Elbette devamında da hapis yolu ona görünüyor. Hocası saydığı Yahya Kemal’ e bile lafını esirgemiyor. Hapislerden kurtulmanın artık son çaresi Atatürk oluyor. Ama ne yazık ki çaldığı kapı ona açılıvermişken Atatürk vefat ediyor. Ve umutla arasındaki köprüler de böylelikle yıkılmış oluyor.
‘’Elbette yarın değil şimdi.’’
Celile’yi özetlemek gerekirse; ayakları yere basan, özgürlüğe aşık bir kadının hikayesini okuyorken başlarda, sonrasında oğlu için savaşan bir annenin feryadıyla sarsılıyoruz. Yer yer duygusallığa bürünen ruh halim, yer yer kızgınlıkla sarstı beynimi. Keşke sadece Nazım Hikmet’in hayatı veyahut Celile’nin hayatı ele alınsaydı. Sanki bu şekildeki haliyle okurken yanlı olmamamız mümkün değilmiş gibi duruyor. Kim okusa taraf tutabilecek vaziyette. Ancak her şeyi bir kenara bırakırsak müthiş bir tarihi bilgi içeren kitap olmuş. Cemiyetlerin kurulması- kapatılması, Titanic ’in batması (ki ben bunu efsane sanıyordum), Meşrutiyet’in ilan edilmesi, 31 Mart Vakası, I. Dünya Savaşı vs … Daha yazamadığım onlarca olay var. Roman okumuyor adeta tarihe tanıklık ediyorsunuz. Bu da sizde yakın geçmişi araştırma hissi oluşmasına sebep oluyor.
‘’Musalla taşının önündeysen, hüzün olacak.’’
*Keyifli okumalar dilerim sizlere.