Kırmızı’nın En Güzel Tonu / 1. Bölüm
İLK GÖRÜŞ
Rosetta, benim manolya çiçeğim.
Her gece yazıyorum, yazıyorum sana ve güller döküyorum yollarına. Kır çiçekleri saçarak yürüyorsun ve aklım yerinden çıkıyor. Sensiz geçen her gecenin hesabını soruyorum. Ben ki duvarların sessizliğine aldanıyorum. Yalnızlık benimle dans ederken neredesin sen? Yer Malmö Sanat Galerisi saat 2.30 p.m, aklımdan bir tablonun önünde vualet şapkanın altında sen. Dudaklarında karmen kırmızısı ve tenin bembeyaz. Ahh! Seni ilk gördüğümde içimden geçenleri bir bilsen yanakların kızarır Rosetta’m benim manolya çiçeğim. Elinde kırmızı şarap dudaklarından dökülüyor kelimeler. Bir an da tabloya gözlerin tablonun ihtişamına kapılmış. Varlığımı hissetmiyorsun. Ben ki seni kenardan seni süzüyorum. Baştan ayağa aklımda seni çiziyorum. Ben de bir sanatçıyım Rosettam’m o tabloyu çizenden ne farkım var? Gördüklerimi ve hissettiklerimi düşlerimdeki tuvale çizerken bir Dali izlemi aklımda çalınan klasik konçerto müzik… Galeri’de sesler yükseliyor. Bardak tokuşturmalar, çalınan müzikler ve sen. Ortamda dans havası. İncecik bir kadın sahneye çıkıyor ve senin adını haykırıyor “Sayın konuklar bu gecenin konuğu çok uzaklardan sizler için geldi. Alkışlarınızla Rosetta Caroline!” alkışlar ve ıslıklar. Yavaş yavaş sahneye çıkıyorsun, mikrofona yöneliyorsun, sesin çınlıyor kulaklarımda “Du är en saga för god för att vara sann /det är en saga i sig att vi funnit varann / vi kunde lika gärna/ aldrig nånsin mötts/ eller var vårt möte.” Ahh! Rosetta’m ahh bir bilsen içimde yanan ateşi. Sana koşmamak için direniyorum. Senin önünde sana alkış çırpan erkekleri gördükçe insanlara olan nefretim artıyor. Ne yakışmış terracotta elbisen. Seni tarif edebilmek imkansız. Hatta mümkün değil. Şimdi mektubumu bitiriyorum Rosetta’m. Yok hayır sakın üzülme tekrar geleceğim. Ama artık uyumam lazım, uyumazsam hasta olurum. Söyle bana hasta birini yanına kabul eder misin?
DİKKAT: Bu bir müzikli hikayedir. Hikayede geçen şarkı sözleri, İsveçli şarkıcı ve söz yazarı Lisa Ekdahl’a aittir. Anlamı şöyle; Sen bir peri masalısın, gerçek olmak için fazla iyisin/ Birbirimizi bulmuş oluşumuzun kendisi bir peri masalı/ Birbirimizi hiç tanımamış olabilirdik de/ Yoksa birbirimizi tanımış olmamız…