DenemeEdebiyat

Üç Bilinmeyenli Denklem

Üç bilinmeyenli denklemlerin çözülmediği, atomun parçalanmadığı, sayıların bilinmediği, yağmurun ağaçlara, bulutların dağlarla buluştuğu zamanlarda hiç bilinmeyen bir ülkeye, gökten 2 çocuk düşmüş. Bu çocuklar düşerken önce arşa ulaşmışlar taa oralardan bakıp seyretmişler insanları. Renkleri görmüşler önce, insanların renklerini. Bütün renkler var, fakat siyah yok. Sonra eşyaları görmüşler, kesici aletler var ama üzerinde kan yok. Zenginleri görmüşler, fakirler yok.

2 çocuk biraz daha aşağıya düşmüş ve durmuşlar. Gördükleri şeylerin masal olduğunu fark etmişler. Ve gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalmışlar. Çocuk diğer çocuğa “İnsanlarda yüzlerce his var. Ama bütün hislerin iki farklı mertebesi var. Biri mecaz diğeri gerçek olan his.  Bak mesela herkesin gelecek kaygısı var. Ama gerçekte kaygı diye bir şey yok, çünkü herkes bir gün ölecek. Kaygılanmaya hiç gerek yok.” Diğer çocuk endişe etmiş bu duruma ve sessizce fısıldamış çocuğa “Demek insanlar şefkat duygularını kaybetmişler ha…”

Aşk ne kadar yüksek duygularla yaşanırsa yaşansın, şefkat duygusu olmadan hiçbir şey anlam ifade etmiyormuş dünyada. Ve çocuklar bilinmeyen ülkenin bilinmeyen bir sokağına düşmüşler. Gördükleri acı tablo o kadar çok üzmüş ki çocukları, yıkılmış evler sokağı dolduran ağır pis koku ve hemen arkasında güzel ve muhteşem bir şaheser olan binayı görmüşler. Merak içinde sormuşlar yoldan geçenlere “Nedir bu bina? “. Sokaktan geçenler “Kralın evi” demişler. 2 çocuk bilmek istememişler o binanın içini. Sokaklar savaş alanı iken o binada yaşamak bir büyüğe yakışmaz demişler. Kralın koruyucularından biri bu sözü duymuş ve 2 çocuğu hapse attırmışlar. Aradan yüzyıllar geçmiş.

Geçen zaman ne kralın ruhunu, nede halkın suskunluğunu değiştirmiş. Denklemler çözülmüş, atomlar parçalanmış, sayılar çözülmüş, yağmur betona, bulutlar gökdelenlere değmeye başlamış. 2 çocuk anlamış o zaman. Her şey olmasa bile şefkat olduğu zaman her şey güzel olacak. Ve önce hapisteki bilginlere, bilginler arkadaşlarına ve krala ulaşana kadar şefkati aşılamışlar.

Bu masalı mutlu sonla bitirememiş ama 2 çocuk. İnsanlar kibirlenmiş. En çok ben şefkat ederim diyerek zulmetmeye, savaşmaya, kan dökmeye devam etmişler. 2 çocuk en çok başları okşanmadığı için üzülmüş. Bir fesleğen kadar değerimiz yok diyerek geldikleri yere geri dönmüşler.

Ahmet

Ruhun karanlığından, savaşın başında ve kimyasal silahların ortasında doğan insan.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu