Biçare
Gitsem diyorum,
O hep indiğim durakta değil de bir sonrakinde insem
Ya da bir sonraki.
Kırmızı arabayı görmesem bugün.
Okul servisini bekleyen, elinde her daim bir şiir kitabı olan o toy çocuk, geçmese sokağın köşesinden.
Eşini sefer tasıyla işe yollayan Fatma Teyze mesela
Bu defa düzeltmese kravatını.
Ayakkabımın sağ tekini sola giysem mesela,
Olmaz mı bu defalık?
İnsanlık hali ya,
Hatalar yapsam,
Silsem yazdığım en güzel kelimeleri
Yahut çizsem o kadının iç sesini,
Çığlıklarını, korkaklığını belki.
O sokaktan kaygılarıyla geçerken,
Otobüste tek kadın yolcu kaldığında,
İçimdeki çaresizliği çizsem duvarlara.
Etek, şort, elbise, pantolon giydiğimde,
Gün battığında,
Gün doğduğunda,
Öğlen vakti, gece yarısı,
Arkadaşımla, yalnız
Ve daha sayamadığım birçok ihtimalde.
Caddede yürürken,
Haykırsam,
Anlar mısınız içimdekileri?
Duyabilir misiniz feryadımı söylesenize!
Hayır mı?
Biliyordum.
Duyuyor, görüyorum çevremde.
Yitirdik, yitirilişi izledik
İnsanoğlu sustu,
Ölüm konuştu.
Olmaması gereken ne varsa oldu.
Biz, o bebenin kahkahasını değil,
Son nefesini, gözyaşlarını, bedensiz kıyafetlerini
Yaydık her köşeye.
Ayıp bizim, beyaz onların üzerini örttü.
Utandık insanoğlu, utandık.
Utanmakla kaldık.