BiyografiDenemeFelsefeHikaye

İsmail’in Bilinmeyen Hikayesi (Korku)

İsmail karanlık ortamlarda kendini huzurlu hisseder, güneşi görmek istemezdi ve gündüzleri hep karanlık yerlerde olmaya çalışırdı. “Ölüm ruhlarımızı almak için gelecek bu dünyaya.” dedi bir gün. Bitirmedi cümleyi, sonunu bekleyen oldu fakat asla sonu gelmedi.

İsmail hapishane de Kadir’e söylemişti bu sözü. Kadir uzun boylu ve biraz korkunç yüzlü biriydi. Simsiyah gözleri nefrete etrafına bakıyordu, saçları hep kısa ve sağ bileğinde derin bir kesik üstünde “Yağmur” yazdırmıştı. Bazen İsmail dua ederken görürdü Kadiri. İlk başlarda buradan kurtulmak için dua ediyor zannediyor olsa bile zamanla bir bekleyiş duası ettiğini fark etti. İsmail korkardı. Korkarak gelmişti hapishaneye ve adaletin doğruyu göstermediğini, vicdanın doğru yola götürdüğünü biliyordu. Vicdanını dinledikçe Kadirle tanışma isteği duyuyordu. Kendisi on dört Kadir ise 17 yaşında idi. Buraya yeni düşmüştü neden düştüğünü kimse bilmiyor kendisi bile bilmekten korkuyordu.

“Garip.” dedi kendi kendinde İsmail. Neyin ne olduğunun farkında olmadığı bir yaştaydı. Ama neyin ne olduğu hakkında bir sürü olumsuz kanıya sahip olmuştu. Kadir de onlardan biriydi ve oldukça korku biriktiriyordu küçük ruhunda. Korku, sonradan öğrendiğimiz bir olgu ama doğuştan gelen etkileri olan bir durum. İsmail ilk korkusunu bir çocukta olması gerektiği gibi tatmamış, hapishane koridorları ve çok sevdiği karanlığın özgür bedenini hapsetmesiyle iliklerine kadar hissetmişti. Kadirle neredeyse hiç konuşmaz sadece nadir anlarda gözlerine bakardı. Kadirin ölümsüz olduğuna inanmıştı içten içe İsmail.

Bir gece soğuk tavanı seyrederken Kadirin sesi duyuldu uzaktan. Belli ki bir yere götürülüyordu. İsmail Kadirin sesini ilk defa bu kadar soğuk ve titrek hissetmişti. Anlaşılan Kadir de korkuyordu ama hissizleşmiş ruhu donuk bir yüz bırakmıştı Kadirde.

İsmail korkarak gelmişti bu gününe fakat Kadirin korku dolu sesi çok ağır duygular yüklemişti ruhuna. Ertesi gün soğuk yatağından uyandı İsmail. Hafif bedeni kalbine saplanan bilinmez bir sancı ile kıvranıyor, Kadirin korkusunu öğrenmeye çalışıyordu. Fakat kimseye sormak istemiyordu. Bir çeşit sessizlik yemini içerisinde dilini mahkûm etmişti hapishanede İsmail. Akşama doğru gardiyanların Kadiri getirdiğini gördü İsmail. Sessizce kadirin yanına gitti. Hiç soru sormadı İsmail, Kadir anlatmaya başladı.

“İnsanın en büyük korkusu ölüm zannederdim. 17 yaşında ölümden korkmak nasıl bir his anlayamazdım. Sen ise benden 3 yaş küçüksün. Hiçbir zaman en büyük korkun ölüm olmasın. İnsanın en büyük korkusu bu dünyada bir başına kalmanın farkında olması ile başlıyormuş. Hiç yalnız sanmadım kendimi dün geceye kadar.” Ve sustu Kadir. İsmail sormak istedi soramadı. Korku esareti değil cesareti gerektiren bir olguydu hâlbuki. Ve kadir anlatmaya devam etti bir süre sonra.

“Annem öldü.”

Bu kısacık cümle nasıl da çıkıverdi ağzından tek celsede. İsmail susmaya devam etti. Kadir korkmaya. Ve son sözlerini söyledi Kadir. “Ben ölseydim bu kadar korkmazdım. Halbuki hayatım ölümle iç içe geçti. Hayat hikayemi bilsinler diye değil bu yaşıma nasıl geldim diye yaşadım. Dün gece ben yapayalnız kaldım hayatta. Yalnız kalmak ölümle ilgili değil, korkmak ölümle ilgili değil.”

İsmail korkuyla tanıştı, en büyük korkusunun ne olduğu bile meçhulken tek başına düştüğü bu bilinmezler çukurundan tek başına çıkacaktı. Kadir anlamıyordu İsmail’i. Sessizliğine anlam veremiyordu. Gören dilsiz zannederdi ama içinde kopan fırtınaları kim bilecekti. Anlatmaya korku İsmail, susmaya devam etti.

(Bundan önceki metnimde İsmail’in kısaca hayatından bahsettim. Bu 2. bölümde korku duygusuna yer verdim. Ve ilerleyen bölümlerde diğer duygulara dokunup İsmail’in başından neler geçmiş hep birlikte görelim istedim. Aklınıza gelen sorunlar ve sorulara ilerleyen bölümlerde cevap vermiş olacağım…)

Ahmet

Ruhun karanlığından, savaşın başında ve kimyasal silahların ortasında doğan insan.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu