Dikkat! Bu bir tanıtım yazısı değildir, yazma serüvenimin yazıya aktarılmış şeklidir.
Bundan tam on iki sene önce on bir yaşımda küçük basit bir defter satın alıp, o zamanlar beşinci sınıftaydım ve benden bir yaş küçük kardeşimle aynı sınıfta okuyordum, bu defteri ben, kardeşim ve üç arkadaşımla beraber hem çizerek hem de bir olay kurgusu yaratarak doldurmaya çalıştık. Bunu yapmaya ilk ben başlamıştım, okula giden bir çocuk vardı ve bunun iki arkadaşı biri iyi biri kötü tamamen zıt karakterlerin bu çocuğun yaşamına etkisini anlatıyorduk. Bunun dışında bu kurguyu yapabildiğimiz kadar, çizimimiz iyi olmasa da görselleştirmeye çalışıyorduk. Bu defter çoğumuzun eline geçmiştir. Ben bitirip Ferhat’a, Ferhat bitirip Tolga’ya bu böyle bir iki arkadaşımızın elinden daha geçip giderdi. Her nasıl olduysa bu defter bir anlık bir kavgadan dolayı büyük bir gaflete düşülerek yırtılıp atıldı.
Sonra orta birde bir defter daha satın alıp şiirler yazdım. Bunu neden yaptım bilmiyorum, halbuki şiirin ş’sinden bile anlamıyordum. Sonra fark ettim ki benim işim şiirle değil denemeyle. O yıllarda kendi çapımda denemeler yazdım. Bu denemeleri işin kötü tarafı ne bir okul gazetesinde ne bir dergide yayınlattım. Çünkü böyle şeylere teşvik eden yoktu ve olmadı.
Liseye geçtiğimde Wattpad ile tanıştım, o zamanlar öyle saçma sapan kurguların olmadığı bir yerdi. İşte bugün genç kuşağın elinde dönen çoğu kitap o zamanlar daha samimi görünüyordu. Ben de bunlardan ilham alarak başlığını hatırlayamadığım Aşk-ı Memnu ‘ya benzer bir kurgu kaleme aldım. Bu ilk amatör denemem insanların dikkatini çekmeyince yayından kaldırıp “Sevmekte Sanat” isimli hat sanatıyla uğraşan bir gencin hayatını anlatan başka bir kurguyu yazmaya başladım. İlk bölüme gelen ilgi çok güzeldi fakat sonra birkaç bölüm tıkanıp kaldım. Başladığım işi bitiremeden bıraktım. Bu hikayeyi de yayından kaldırarak bir süreliğine bu işlerden uzak durdum. Lise iki de bir “Televizyon ve Zararları” isimli bir deneme kaleme alıp okul dergisine verdim. Okulda çoğu kişi bunu gereksiz gördüğü için haliyle benim yazdığım yayınlandı. Fakat ne dergiyi satın alan oldu, ne de dikkat çekti. Satın alanlar da içinde çalışması olan kişilerdi. Daha sonra duyduğuma göre bu dergiler çöpe atılmış
Lise sonda şu an E-Kitap olarak okuyabileceğiniz “Yaşarken Ölmek Adına” isimli çalışmamı yazmaya başladım. Bu ilk ve en uzun kurgumdu. Bir mezar bekçisinin yaşadığı korku dolu anlar anlatılıyordu. Bu hem Wattpad’de hem de Google Kitaplar’da yayınlandı. Rağbet gördü fakat yazım yanlışları ve anlatım bozukluklarından dolayı kitap olarak basılmadı. Daha sonra “Umuda Yelken Açanlar” isimli bir çalışma kaleme aldım okumamış, sadece hobilerine yönelmiş, babası terk etmiş bir gencin yaşamını kaleme aldım. Bu da rağbet gördü fakat sıkılıp tüm bölümleri yayınlamadım. Bunların dışında çeşitli öyküler ve şiirler kaleme aldım. İşte bunlardan sonra bugün basılı ilk kitabım olan ve birçok yayınevine gönderip ret cevabı alan, fakat okuduğumda basılmasını gerek gördüğüm. Yaşlı bir adam ve eşinin gençliğinde yaşadığı maceraları konu alan “Har-Bir Acı Hikaye” adlı çalışmamı kaleme aldım. Nerden ilham aldım dersem, bir gün bir tesisatçının yanında çırak olarak çalışıyordum. Bir evin borularını yenilemeye gitmiştik ve ben haliyle malzeme taşıyordum. Bu malzemeleri taşıdığım sırada bir kapı fark ettim içerde cihaza bağlı hasta bir kadın yatıyordu. Korkmuş ve bu durumu günlerdir düşünüp durmuştum. Ayrıca bu kadının iki oğlu vardı ve annelerinin bu durumda olmasını öfkeleriyle bastırmaya çalışıyorlardı. Üniversitenin ilk yılında başladım, yaklaşık beş ayda bitirdim. Eserde yer alan başkarakterlerin isimlerinin farklı olmasını isteyerek Aşeka ve Kambula yaptım. Ara ara düzenlemelerle önce Google Kitaplar’da sonra çevremin teşvikiyle Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık yoluyla baskılı olarak yayınladım. Her nedense bu benim için bir hayaldi, ve gerçekleşti, böylelikle tanınıp diğer çalışmalarımın da farklı insanlara ulaşmasını sağlayabilmiş olacağım.
Buraya kadar okuyup bir nebze de olsa beni anlayan tüm okuyucularıma teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim.
Kitaptan alıntı;
“Uzaklara dalmıştı yine gözleri, sonunu göremediği uzaklara, soğuk içini kemiriyor, soğuktan elleri kamaşıyor, vücuduna koca bir halsizlik çöküyordu.
“Uyuma, uyuma Aşeka! Daha yolun yarısı” dedi elini yumruk yapıp başına vurarak, uyku ona haramdı bugün, eşinin ondan istediği krizantem çiçeğini bulmak için yemin etmişti kendi kendine.”