Geçmiş öyle bir yara ki içimde,
Ne bir merhem geçirir ne de bir yara bandı kapatır bu yarayı.
Soluk borumun üstünde sanki bir el,
Hatırladıkça nefes kesen, yutkundukça boğazımda düğüm düğüm olan.
Öyle bir çocuk ki geçmişim,
Hep ağlayıp hiç susmayan,
Gözleri hep dolu, yüreği hep boş bırakılan.
Küçücük yaşında dizleri değil yüreği kanayan.
Öyle bir sokak ki geçmişim her bir caddesi özlem kokan.
Öyle bir ışık ki geçmişim, baktıkça iç karartan.
Ve öyle bir sevda ki geçmişim,
Her hatırlayışımda daha çok sevdalandıran.
Öyle bir gözyaşı ki geçmişim, kolay kolay akmayan ve akınca da durmayan.
Öyle bir şiir ki geçmişim, okuyan her şaire, satır satır acı bırakan.
Öyle bir ses ki geçmişim, her duyanı ağlatan ve her notasında kalpsizlerin kalbini bile hüzünlendirecek kadar derin olan.
Ve öyle bir mevsim ki geçmişim, yaprak döktükçe, yürek burkan.
Öyle bir rüzgar ki geçmişim kasırgalara taş çıkartan.
Ve öyle bir şey ki geçmişim,
ASLINDA HİÇ GEÇMEYEN…
Gözyaşları eşliğinde satırlarını okurken geçmişime varıp geldim. Tam da dediğin gibi ASLINDA HİÇ GEÇMEYEN, bir acıdır boğazımda geçmişim!