Dizi&FilmEdebiyat

Duvara Karşı Filminin Lacan’ın Arzu Kavramıyla Çözümlenmesi

Filmin Özeti

 

Cahit kırklı yaşlarında , alkol ve uyuşturucu bağımlısı Türk kökenli bir Almandır. Bir gece intihar etmeye karar verir ve kasıtlı olarak arabasıyla son sürat duvara çarpar. Kazadan sonra hastaneye kaldırılır, burada ailesinin baskısı yüzünden bileklerini keserek intihar girişiminde bulunan Sibel ile karşılaşır. Sibel Cahit’in Türk olduğunu öğrenince hemen ona evlenme teklif eder. Amacı biriyle formaliteden evlenerek ailesinin baskısından kurtulmaktır. Cahit’in Türk olması onu biçilmiş kaftan kılar çünkü ataerkil bir düşünce yapısında olan ailesi Türk olmayan biriyle evlenmesine izin vermez. İlk başta Cahit bu evlilik fikrini ciddiye almasa da sonradan ikna olur ve formalite evlilik gerçekleşir. Sibel’in ailesi bunun gerçek bir evlilik olduğunu düşünmektedir fakat Cahit ve Sibel ev arkadaşı gibi yaşamaktadır. İlk başlarda ikisi de istediği hayatı yaşamaktadır. Özellikle Sibel bu evlilik sayesinde aile baskısından kurtulmuştur. Artık gece barlara gidebilmekte istediği erkekle yatabilmektedir. Baskıdan kurtulmasının göstergelerinden bir tanesi de dövme yaptırmasıdır. Fakat Sibel ve Cahit’in oynadığı bu evcilik oyunu kısa süre içinde bozulur. Cahit Sibel’e aşık olur. İlk başta Sibel bu duruma mesafeli yaklaşır fakat sonradan o da Cahit’ten hoşlanmaya başlar. Cahit Sibel’i kıskanmaya başlar. Aralarındaki bu dengesiz ilişki Cahit’in cinayet işlemesine sebep olacaktır. Cahit bir gün barda Sibel’in daha önce yattığı erkeklerden biri olan Niko ile kavga eder. Kavga sırasında Cahit elindeki bardakla Niko’nun kafasına vurarak onun ölmesine sebep olur ve hapishaneye girer. Bu olaydan sonra Sibel ataerkil düşünce yapısına sahip ailesinin yanına dönemeyeceğini bilmektedir. Bu yüzden İstanbul’a, kuzeni Selma’nın yanına yerleşir. Selma bir otelde yöneticidir Sibel’de aynı otelde temizlikçi olarak işe başlar. Selma düzenli bir yaşamı olan başarılı bir kadındır. Sibel Selma ile yakın bağlar kuramaz. Tanımadığı bir şehrin tek başına kalmıştır. Sibel çok sarhoş olduğu bir gece barda barmen tarafından tecavüze uğrar ve aynı gece sokak arasında serserilerin saldırısına uğrayarak bıçaklanır. Cahit hapisten çıkınca Sibel’i bulmak için İstanbul’a gelir ancak Sibel artık başka biriyledir, bir aile kurmuştur ve bir kızı vardır. İkisi de hala birbirlerine karşı aşk duymaktadır. Cahit Sibel’e yeni bir hayat kurmayı Mersine yerleşmeyi teklif eder fakat Sibel bu fikri kabul etmez. Filmin sonunda Cahit’i tek başına memleketine dönerken görürür.

 

Sibel Karakteri

 

Sibel, Almanya’da doğup büyümüş, göçmen bir Türk ailenin, yirmili yaşlarındaki kızıdır. Sibel’in ailesi geleneksek ataerkil bir yapıya sahiptir. Sibel yaşadığı ülkenin modern aile yapısı ve yaşayış tarzıyla ailesinin geleneksel yaşayış tarzı arasına sıkışmış ve bu durumdan bir çıkış arayan genç bir kadındır. Otoriter baba ve otoriter erkek kardeş figürü Sibel’in bedenin özgürlük alanına bir müdahale etmektedir. Bedenini özgürleştiremeyen Sibel intihar ederek bedenden kurtulmaya çalışır. Yaşadığı ülkedeki diğer kadınlar gibi olmak yani dilediğini giymek, gezmek, dans etmek, istediği erkeklerle birlikte olmak, hayatıyla ilgili kararları kendi başına verebilmek isteyen Sibel, bunu yapamayacağını anladığı zaman intihara yönelir ve böylece ailesinin baskısından kurtulacağını hayal eder. Ancak kısa süre içinde bununda çözüm olmayacağını anlar. Ailesinin ataerkil baskılarından kurtulmanın tek yolu bir erkeğe ait olmak yani evlenmektir. Bunu fark eden Sibel gördüğü ilk Türk erkeğe yani Cahit’e evlenme teklifi eder. Sibel Cahit’e şöyle der ; “Yaşamak istiyorum Cahit, dans etmek istiyorum. Canımın istediğini yapmak istiyorum. Hem de tek bir kişiyle değil. Anlıyor musun?” Cahit ilk başta olumsuz yaklaşsa da sonradan Sibel’le evlenmeyi kabul eder.

Düğün sahnesinde Sibel’in belindeki kırmızı kuşak dikkat çeker. Kırmızı kuşak geleneksel Türk düğününde önemli bir etnik koddur. Gelinin beline bağlanan kırmızı kuşak bekareti sembolize eder. Kuşak, gelin baba evinden çıkmadan önce baba ya da ona vekalet bir erkek tarafından gelinin beline bağlanır. Bu ritüelle gelinin bakire olduğu ve kadının sorumluluğun kuşağı bağlayan babadan kuşağı çözen damada geçtiği vurgulanır.

Düğünden sonra Cahit ve Sibel beraber yaşayacakları Cahit’in evine gelirler. Sibel’in, ölen karısı hakkında sorular sorması Cahit’i sinirlendirir ve Sibel’i evden kovar. Bir sonraki sahnede Sibel barda yalnız basına oturmaktadır. Sibel’in üstünde hala gelinliği vardır. Barmenle yaptığı kısa konuşmanın ardından geceyi onun evinde geçireceği anlaşılır. Sibel evlendiği ilk gün cinsen özgürlüğüne kavuşmuştur. Sahne değişir sabah olmuştur, güneşli bir günde Sibel gelinliğiyle sokakta yürümektedir. Hep karanlık sokaklarda veya kapalı mekanlarda görmeye alıştığımız Sibel ilk defa güneşli bir havada, neşeli bir şekilde dışarıda dolaşmaktadır. Belindeki bekaret sembolü kırmızı kırmızı kurdele de artık yoktur.

Ataerkil toplumda cinsellik ve cinsel fanteziler büyük bit tabudur. Sibel ve Cahit’in , Sibel’in abisine misafirliğe gittikleri sahnede bu durum net bir şekilde anlaşılır. Evde erkekler ve kadınlar farklı odalarda oturmaktadır. Okey oynayan erkeklerden biri, devamlı gittiği geneleve farklı ırklardan yeni kadınlar geldiğini söyler ve Cahit’e de gitmesini önerir.

Cahit ise genelevde ne işi olduğunu söyler ve “Neden kendi kadınlarınızı becermiyorsunuz?‟ der. Geneleve gitmesini öneren erkek bu söze çok sinirlenir ve ayağa kalkarak Cahit’in üzerine yürür, “Becermek kelimesini bir daha asla karılarımız için kullanma’’ der. Ataerkil yapıda erkek evli olduğu kadını cinsel bir figür olarak değil anne figürü olarak görür. Ataerkil ailede cinsellik zevk almak için değil soyu devam ettirmek için vardır. Erkeklik gösterisi ise kendi karısı veya namusu üzerinden değil genelevdeki namussuz kadınlar üzerinden yapılır. Kadınlar da yan odada cinsellik konuşmaktadır. Sibel’e kocası ile aralarındaki cinsel yaşam hakkında sorular sorar ve kendi cinsel yaşamlarının sıkıcılığından bahsederler.

Sibel ve Cahit’in formalite icabı başlayan evlilikleri bir aşk ilişkisine dönüşür. Cahit Sibel’i sahiplenmeye ve kıskanmaya başlar. Cahit barda otururken, Niko’nun karısı hakkında söylediği sözler ve kendisine “Pezevenk” muamelesi yapmasından tahrik olur. Elindeki cisimle Niko’nun kafasına vurarak onu öldürür. Cahit hapse girer, haber gazetelere kıskançlık cinayeti olarak yansır. Sibel, önce Cahit’in hayatına girmiş, zamanla onu kendine aşık etmiş, sonra istemeden de olsa değişmesine sebep olmuştur. Sibel bu yüzden femme fatale bir karakterdi, bu yönüyle mitolojideki tanrıça Kirke’ye benzemektedir. Çevresindeki erkekleri yok etmekte ya da onları değiştirmektedir. Cahit ilk başta Sibel’in kiminle birlikte olduğu önemsemeyen, evlendikleri ilk gece onu evden kovan bir karakterden, Sibel yüzünden kıskançlık cinayeti işleyip hapishaneye düşen bir karaktere dönüşür.

Sibel, Cahit’in hapishaneye girmesinden sonra ailesinden kaçarak İstanbul’a gelir. Burada sarhoş olduğu bir gece barmenin tecavüzüne uğrar ve aynı gece üç erkek tarafından dövülerek bıçaklanır. Bu olaylardan sonra Sibel’in hem fiziksel hem de ruhsal durumunda büyük değişimler görülür. Artık daha durgun bir hayat yaşar, makyaj yapmaz ve gözlük takar.

Hapishaneden çıkan Cahit İstanbul’a Sibel’in yanına gelir. Birkaç gün aynı otel odasında kalırlar, Cahit Sibel’e yeni bir hayat kurmayı Mersin’e yerleşmeyi teklif eder. Sibel Cahit’le yolculuğa çıkmak için bavulunu hazırladığı sırada içeriden çocuğunun ve kocasının sesi gelir. Sibel kararından vazgeçmiştir. Bu sahneyle birlikte Lilith karakter özelliği gösteren Sibel yerini Havva karakter özelliği gösteren Sibel’e bırakır. Sibel çocuğu ve ailesi için kendi seçimlerinden vazgeçermiş başta karşı çıktığı geleneksel aile içindeki anne figürüne dönüşmüştür.

Filmde Arzu ve Baba’nın Adı

Otoriter baba ve otoriter erkek kardeş figürü Sibel’in bedenin özgürlük alanına müdahale etmektedir. Bedenini özgürleştiremeyen Sibel intihar ederek bedenden kurtulmaya çalışır. Sibel imgesel düzenden simgesel düzene geçip kendisini keşfederken Babanın Adıyla yani simgesel yasalarla karşılaşır. Bu yasa, aile kurumunun kurucu yasası olan ensest yasağı üzerine kuruludur .

Sibel’in olmak istediği kişi, simgesel düzenin ona dayattığı kültürel yasalara terstir. Sibel intihar etmenin kendini özgür kılacağını düşünmektedir. Babanın bedeni, sosyal simgesel yasayı cisimleştiren olarak görülür. Onun ölümü yasa koyucunun ölümüdür. Anne : ‘’Sen intihar etmekle neyin değişeceğini sanıyorsun. Sen bu hareketlerinle hem kendini hem de bizi üzmekten başka yaptığın hiçbir şey yok bilmiş ol.” Sibel : “Beni rahat bırakacaklarını sandım.’’ Anne : ‘’Ne demek rahat bırakırlar. Demek ki ben sana çok şeyler anlatamamışım.’’

İntihar ederek simgesel düzeni delmek isteyen Sibel başarısız olur. Sibel psikiyatri kliniğinde kendisi gibi intihar eden Cahit’le karşılaşır. Ailesinin baskısından kurtulmak isteyen Sibel, Türk olduğunu fark ettiği Cahit’e formalite bir evlilik teklifinde bulunur. Sibel simgesel düzeni simgesel düzene baş eğerek onu kendine bir koruma kalkanı olarak aşmaya çalışacaktır. Fakat teklifi ret edilince yine intihar eder.

Otobüste Sibel ile Cahit arasındaki konuşmaları dinleyen şoför „‟Sizin gibi Allah’ını dinini kitabını tanımayan insanların otobüsümde yeri yok” diyerek onları otobüsten atar. Şoför Baba’nın yasasına tabiidir ve simgesel düzenin korumaya çalışır.

Sibel evlendikten sonra ayna karşısında makyaj yapmaya başlar. Aynanın simgelediği şey Sibel’in kendi benliğini, yani bireyselliğini keşfetme çabasıdır. Bu, çocuğun kendinin farkına vardığı döneme denk gelir. İnsanın kendini, kendinden geri yansıyan bir imge sayesinde tanır. Ataerkil toplum bunu onaylamaz, bireyin kendisini toplumsal normlara göre konumlandırmasını ister. Bireyin kendisini keşfetmesine izin yoktur. Sibel’in bu yeni hayat tarzı ataerkil aile ve toplum yapısına tamamen ters düşmektedir.

Sibel geç gelen özgürlüğünü doyasıya yaşamak amacıyla cinselliği sınırsızca yaşayan bir karakter olarak karşımıza çıkar. Fakat Cahit’in hapse girmesiyle bir anlamda kaybolan, erkeklere kafa tutarak hayatını tehlikeye atan Sibel filmin sonunda kızının alıştığı yaşamı ve onun babasını terk etmeyerek olgunlaştığını ve sorumluluk kazandığını gösterir. Bir anlamda

Sibel de bireysel yolculuğunu tamamlar ve başka bir insan; orta sınıf hayatı yaşayan belki de konformist biri olarak çıkar karşımıza.

Sibel ve Cahit’i son kez birlikte gördüğümüz sahne, ikisinin beraber aynaya baktığı sahnedir. Burada yine Lacan’ın “Ayna evresine” bir gönderme vardır. Sibel’in kendisini keşfetme yolculuğu farklı bir yere evrilmiştir. Sibel simgesel düzenin yasalarına teslim olmuştur.

Sonuç

Sibel imgesel düzenden simgesel düzene geçerken kendini tanımaya, arzularının peşinden gitmeye, ailesinin baskısından kurtulmaya çalışır. İlk başta bunu intihar ederek yapabileceğini sanmaktadır fakat başarılı olamaz. Sibel için tek çare birisiyle formaliteden evlenerek düzenin baskısından kurtulmak ve arzularının peşinden koşmaktır. Fakat evlilikte de başarılı olmaz. Cahit’in Sibel’e duyduğu arzu ve kıskançlık cinayet işlemesine sebep olur. Sibel Cahit’in arzusuna sahip olduktan sonra artık arzusunun nesnesi Cahit değildir. Sibel İstanbul’a gider ve orada arzularının peşinden koşmaya çalışır. Önce bir barmenin tecavüzüne uğrar ardından sokakta üç serseri tarafından dövülür ve bıçaklanır. Sibel artık arzularının peşinden koşmayı bırakır ve filmin sonunda simgesel düzene boyun eğer. Cahit’i değil ailesini seçer.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu