Doğanın İntikamı
Bu yaşadıklarımız doğanın intikamı değil de nedir?
Tam olarak 1 aydır içerisinde bulunduğumuz durumdan bahsederek sizi bildiğiniz düşüncelerle yormayacağım. Sonuçta hepimize uygulama zorunluluğu bulunmadığımız ama uygulasak bizim için daha iyi olacağı düşünülen birçok talimat verildi. Ayrıca talimatları uygulama kısmında birçok sıkıntı çıkacağı önceden tahmin edilmiş gibi gün boyu televizyon ekranlarında, sosyal medyada karşımıza uyarılar çıkarıldı.
Sonuç ne mi oldu? Tahmin edebileceğiniz üzere hüsran oldu.
Kendimizi bu hale biz getirmiştik ve yine de dert yanmaya devam ediyorduk. Çünkü doyumsuzduk, hep daha fazlasını istiyorduk. Bencildik, sadece kendimizi düşünmeye o kadar odaklanmıştık ki doğayı hiçbir şekilde umursamaz duruma gelmiştik.
Hal böyle olunca doğa da bizi bir güzel cezalandırdı. Biz mutluyken doğa mutsuzdu çünkü sırf kendi mutluluğumuz için doğaya zarar verdik ve bunu bize geri dönmeyeceğini düşündük. Ama şimdi biz mutsuzuz ve doğa o kadar huzurlu ki. Pencerenizden dışarı bakarsanız bunu hepiniz anlarsınız 🙂
Ama penceremizden dışarı baktığımızda anlamamız gereken tek şey bu değil. Düşünmemiz, kafa yormamız gerek. Yanlış yaptığımızı, doğaya zarar verdiğimizi bile bile neden bunu yapmaya devam ettik, çıkmaza mı girdik, sonumuz yazıldı mı yoksa bu sonu biz çoktan yazmış mıydık?
Yangına körükle gitmek deyimini tam olarak yerine getirdik. Her geçen gün doğayı daha da kötü bir hale getirmeye başladık. Neler yaptığımızı hepimiz biliyoruz, bahsetmeme gerek yok diye düşünüyorum? Ayrıca bazılarımız doğaya verilen bu zararla yüzleşmek istemiyor olabilir, yüzleşme cesareti gösteremiyor olabilir ama yüzleşebilmek için daha fazla ne olması gerekiyor? Ne kadar daha kötü bir duruma gidebiliriz? Ben bunları her gün daha da fazla sorguluyorum. Bir şeyi neden hep kaybedince kıymetini daha iyi anlıyoruz? Hepimiz rahat bir nefes almayı özlüyoruz, herhangi bir kısıtlama olmadan hayatımızı yaşamayı özlüyoruz ve belki de en önemlisi de yeniden huzurlu hissetmeyi özlüyoruz. Bunları o kadar fazla özlüyoruz ki bütün günümüzü eski hayatımızı, huzurumuzu, özgürlüğümüzü düşünerek geçirmeye başlıyoruz. Bu düşünceler zaman geçtikçe ele geçirmeye başlıyor bizi. Böyle olunca hüzünleniyoruz, boşluğa düşüyoruz. Ayaktayım diyoruz ama çoğu zaman kendimizi avutmaya çalışıyoruz ve en kötüsü de şu ki hiçbir zaman akıllanmıyoruz.
Biz akıllanmadıkça da bu bizim etrafımızda olmaya devam ediyor, peşimizi bırakmıyor.
Biz doğanın vefasını çok sürdük, doğa da cefasını çekti. Şimdi ise doğa sıra bende diye tepki gösterip huzurun, mutluluğun vefasını sürmeye başladı ve biz tam olarak ders alana kadar da bunu yapmayı bırakmayacak.
İnsanoğlu yüzleşmesi gerekenlerle yüzleşebildiği, doğru ile yanlışı ayırt etmeyi öğrendiği ve bencil olmayı bırakmayı öğrenebildiği zaman dünya şimdiki halinden çok daha güzel bir hale bürünecek.