Çocukluğum

Maksim Gorki’nin kendi hayat hikayesini anlattığı otobiyografik üçlemesinin ilk kitabı. Roman, hayat hikayesi anlatmasına rağmen okuyucuyu çarpıcı şekilde kendisine çekiyor.
Romanda Gorki babasının ölümünden başlayarak annesinin ölümüne kadar yaşadığı olayları etkileyici betimlemeleriyle okuyucuyla buluşturuyor. Romanın kahramanı Leksey’in acı dolu yaşamına psikolojik açıdan baktım. Beş yaşında babası vefat eden Leksey büyükbabasının evinde yaşamak zorunda kalır ve orada büyükbabasının eviyle babasının evinin birçok bakımdan farklı olduğunu daha ilk gitmesinde anlamıştır.
Yazar aynı evde dönem dönem dayıları, yengeleri ve kuzenleriyle de yaşıyor ve herkesin herkese düşman olduğu bu ev diyor. Leksey’in büyükbabasının evinde kavga,dövüş dolu bir yaşam vardır. Leksey’in ailesi fikrimce tam bir kurban üçgeni içerisindedir. Günleri hep kaos içinde geçer ve şu sözleri bunu özetler niteliktedir;
“Artık onların kavgalarını, gözyaşlarını ciddiye alamıyordum. Hıçkırıkları, çığlıkları, karşılıklı kırgınlıklar ve kavgalar o kadar çabuk başlayıp o kadar kısa sürüyordu ki bunlara zamanla alıştım, bu durumlar bende giderek daha az heyecan doğurur oldular; yüreğim de daha az duyarlı kesildi.
Gorki kitapta küçük bir çocuk olarak ne kadar yalnızlaştığını etkileyici kalemiyle yazıya dökmüş. Kendi ailesi ve çevresi içinde yaşadığı yoksulluk, aile içi şiddet, cinayet, cinsiyet ayrımcılığı, miras kavgaları gibi çokça konu üzerinden 19.yy Rusya’sının toplumsal manzarasını ince ince işlemiş. Eser, bir yazarın hayatından 19.yy Rusya’sına açılan güzel bir kapı aslında…