“The Good Place” Dizi İncelemesi ( Etik, Ahlak ve Felsefe mi? )
Etik ve ahlak konularının sıkça gündeme geldiği bu dönemlerde “The Good Place” dizisi kendine özgü bir tutumla bu konuları masaya yatırmış. Nasıl daha iyi bir insan oluruz? Kendimizi nasıl tanırız? Topluma karşı sorumluluklarımız nelerdir? Davranışlarımızın sonuçları neler olabilir? Bunun gibi birçok konuya değinen bir dizi “The Good Place”.
Özellikle felsefeye ilgi duyuyorsanız mutlaka izlemenizi öneriyorum. Şimdi felsefe kelimesini kullandığım için bazılarınız diziye ön yargı ile yaklaşabilir. Ama inanın lisede bize öğretilen sıkıcı şeylerden bahsetmiyorum. Bu dizide daha iyi bir dünya, daha iyi bir insan için neler yapabiliriz, nasıl bir sistem kurabiliriz soruları enine boyuna tartışılmış.
Yazının bundan sonrası, diziyi anlatacağım için spoiler içermektedir. O sebeple henüz izlemediyseniz izledikten sonra okumanızda fayda var.
Elenor’un ölümüyle olaylar başlar. Elenor ölmüştür ve Michael yani namı değer “Mimar” onu karşılar. Elenor’a öldüğünü ve korkmasına gerek olmadığını, onun iyi yerde olduğunu söyler. Ama burada bir fark vardır. Bildiğimiz cennet ve cehennem kavramı yoktur.
İyi yer ve kötü yer kavramları vardır. Elenor bunun üzerine hangi dinin bu sistemi bildiğini sorar. Michael hepsi biraz bildi diye bir cevap verir. Bence bu da mevcut sistemlerin benzerliğini gösteren bir cevap. Diziyi anlatırken gördüğüm farklı düşünce sistemlerini de belirtmeye çalışacağım.
İyi yer bir kasabadır. Bu yerde insanların istediği her şey mümkündür. Ama kötü diye düşündüğümüz hiçbir şey yoktur. Hatta küfür bile etmek mümkün değildir. Michael bir bölümde insanların iyi yere nasıl geldiğini anlatır. Bu sisteme göre insanların dünyada yaptığı her davranış sayısal bir sistemler puanlanır ve bu puanlamada artı kısımda kalmış insanlar iyi yere gelir. Diğerleri kötü yere gider.
Yine sistemin içinde iyi yere geldikten sonra bir ruh eşiniz olur. Yüzde yüz uyumlu olduğunuz bu kişiyle sonsuz hayatı yaşayacaksınızdır.
Sistemi tanıdıktan sonra bu dizinin ilk sezonuna damga vuracak durumu açıklıyorum hazır olun. Elenor bu sisteme göre kötü yere gitmesini düşünmektedir. Bir isim benzerliğinden dolayı iyi yere geldiğini düşünür. Çünkü kendisi için hazırlanan bu hayat aslında geçmişi kendisine ait olmayan bir hayattır. Bu olayla birlikte ilk sezon başlar.
Elenor’un ruh eşi Chidi bir etik profesörüdür. Elenor kötü yere gitmek istemez. Bu sebeple ruh eşinden yardım ister. Nasıl daha iyi bir insan olabileceğini kendisine öğretmesini ister. Chidi kabul eder ve ilk sezonda olaylar başlar.
Elenor çok bencil bir insandır ve insanlara kötü davranır. Karşılıksız bir şey yapmaz. Başkalarını düşünmez. Sezon içinde sürekli başlarına maceralar gelir. Bu sırada da Chidi ona felsefe ve etik dersleri vermektedir. Özellikle Kant’ın ödev ahlakı bu derslerde önem taşır.
Thani ve Jason Elenor’un komşularıdır. Bu maceranın içinde bir de Janet vardır. Janet dizide bir bilgi makinasıdır. Kâinattaki tüm bilgiyi bilir ve sorulduğunda söyler. Ayrıca iyi yerde insanların isteklerini karşılar. Chidi kararsız biridir. Thani kendini beğenmiş, Jason ise umursamazdır.
İlk sezonun sonunda Elenor daha iyi bir insan olmak için uğraşır. Bencil olmamayı öğrenir. Fakat tam bu sırada Jason’un da aslında kendisi gibi kötü yere gitmesi gereken biri olduğunu öğrenir.
Yaşanan tüm olaylar sonunda Elenor aslında işkence gördüğünü düşünür ve bu doğrudur. Elenor, Thani, Jason ve Chidi için kurulmuş bir kumpastır. Birbirlerine fark etmeden işkence etmektedirler. Duygusal olarak hepsi birbirine işkence etmektedir.
Peki, ama nasıl? Michael aslında kötü yerdeki bir mimardır. İnsanlara bizim hayal ettiğimiz gibi işkence etmektedir. Ama bu durum için yargıçtan izin alır ve kendisi bir kasaba dizayn eder. Kötü yere gitmesi gereken bu insanlar İyi Yer’e geldiklerini düşünür ve işkenceye maruz kalır. İlk sezon bu şekilde biter. Bu sezonda insanların birbirlerine işkence etmeleri için ille de fiziksel bir durumun olmadığını görüyoruz. Aslında insanlar, duygusal olarak da birbirlerine işkence etmektedirler.
Elenor’un kötü yerde olduklarını fark etmesiyle ilk sezon biter.
4 kahramanımız kendilerine işkence edildiğini ilk sezonda anlamıştı. 2. Sezonda ise Michael sistemi en baştan başlatıp ilk sezondaki gibi kahramanlarımızın kendilerini iyi yerde zannetmeleri için uğraş veriyor. Ama her defasında kahramanlarımız durumu çözüyor ve Michael’ın onlara eziyet ettiğini fark ediyorlar.
Michael normalde kötü yerde çalışan bir mimar olduğu için işler onun planladığı gibi gitmiyor. 800 defadan fazla deneme yapıyor ama her defasında kahramanlar kötü yerde olduklarını anlıyor. Bu durum sonunda Michael insanlarla iş birliği yapma kararı veriyor. Profesör Chidi’den etik dersleri alıyor ve bir takım oluyorlar. Karşılığında kahramanlarımız kötü yerde olduklarını çaktırmayacaklar. Aynı zamanda da iyi yere gitmek için iyi insan olmaya çalışıyorlar.
Bu sezonda Tramvay problemi önemli bir etik sorunu olarak canlandırılıyor.
Düzenin bu şekilde devam etmeyeceğini anlayan kötü yer yetkilileri kötü yerin içindeki bu iyi yeri kapatıp kahramanlarımıza normal yolla işkence etmek için gerekli işlemleri başlatıyorlar.
Fakat Michael artık kahramanlarımızla birlikte olduğu için onların kötü yere gitmelerini istemiyor. Sebebi de bunca yaşanan şeyden sonra onların daha iyi bir insan olduğuna inanması. Çözüm ise yüce yargıca ulaşıp daha iyi bir insan olduklarını kanıtlamak.
Kahramanlarımız bir sürü macera atlatıp yargıcın yanına gidiyor ve kendilerinin daha iyi birer insan olduklarına ikna etmeye çalışıyorlar. Hepsinin iyi insan olma yolunda gelişme gösterdiğini biz de dizinin içinde görebiliyoruz.
Yargıç onları kendilerini kanıtlamaları için dünyaya tekrar gönderiyor. Michael onları ölümden kurtarıyor ve daha iyi bir insan olabilmeleri için onları yönlendiriyor. Kahramanlarımız dünyada tekrar bir birlerini bulup etik dersleri almaya başlıyor.
3.Sezonda ise dünyada olunabilecek en iyi insan olmaya çalışıyorlar. Fakat sona geldiklerinde bir de bakıyorlar tekrar kötü yere gitmeleri gerekiyor. Bu durumunun sebebini araştırdıklarında dünyadaki tüm hareketlerin aslında onlara eksi puan kazandırdığını görüyorlar. Bunun sebebi de ardışık olarak yaptıkları eylemlerin sonuçlarının insanları kötü etkilemesi. Yani bir yerden domates alınması bu domatesi üreten işçilere aslında eziyet edilmesine devam etmek demek oluyor. Bu sebeple basit gibi görünen bu eylem bile aslında kötü puan almalarına sebep oluyor. Tüm bu sebeplerden dolayı çok uzun yıllardır iyi yere kimsenin gitmediğini görüyorlar.
Michael ve arkadaşları bu durum için kolları sıvayıp tekrar yargıcın yolunu tutuyorlar ve durumu anlatıyorlar. İnsanların doğru yönlendirdiklerinde aslında iyi biri olabilecekleri ve bu sistemin hatalı olduğunu yargıca anlatıyorlar. Daha sonrasında yargıç da bunu kanıtlamaları için onlara bir fırsat veriyor.
Bu fırsata kötü yer yetkilileri ve kahramanlarımız ortak bir projede farklı insanları daha iyi insan yapabileceklerini kanıtlamak için bir yer inşa ediyor. Kahramanlarımızın ilk seferde karşılarına çıkan engeller yeni gelen insanlar için de uygulanıyor. Daha sonrasında bu durumu sonuçlarını yargıcın karşısına götürüyorlar.
Sonra fark ediyorlar ki insanlar iyi yönlendirme sonucunda aslında iyi birer insan olabiliyor.
Yargıç bu durumu kabul edip ödül olarak kahramanlarımızı İyi Yer’e gönderiyor. Michael da dâhil iyi yere giden kahramanlarımızı burada başka bir sorun bekliyor. Gerçek İyi Yer’de bir sorun var. Sorun sonsuz bir zamanda insanların tüm isteklerini yapabilmeleri. Yani insanlar her istediklerini yapmaktan sıkılmış durumdalar.
Bu durum kahramanlarımız için başka bir sorunun başlangıcı oluyor. İnsanlar bir beklenti içinde olmadıklarında mutlu olamıyor. Ya da süresiz mutluluğa ulaşamıyor.
Michael gerçek İyi Yer’in mimarı oluyor ve bu durumun üstesinden gelmek için tekrar çalışıyorlar.
Çözüm ise bu döngüde insanların huzuru bulduktan sonra bir kapıdan geçip evrende yok olmaları. Yani kendini tamamladığını hisseden kapıdan geçerek ebedi huzura kavuşacak. Bu orada yaşayan İyi Yer sakinlerini sıkışmışlıktan kurtarıyor.
Tam bu noktada aslında Nirvana fikrini kullandıklarını söyleyebiliriz. Ayrıca bir bölümde Chidi Elenor’a biz birer nehiriz ve o kapıdan geçip okyanusa ulaşacağız diyor. Bu da felsefi bir düşünce olarak karşımıza çıkıyor.
Burada yaşanan tekrar hayata gelip daha iyi bir insan olup bu döngüyü kırmak.
Dizinin finali de tüm karakterlerimizin kapıdan geçmesiyle son buluyor.
Özet olarak hepimizin kafasında yer etmiş yaşam, ölüm ve ölüm sorası düşüncelerine felsefeyi de kullanarak bir bakış açısı sunmuş. İnsanlar kendi zayıflıklarını görebiliyor, doğru bir yönlendirmeyle bu kötü alışkanlıklarını değiştirebiliyorlar. Ayrıca sistem seni iyi bir insan olmayı gösterdiği sürece herkes İyi Yer’e gidiyor. İyi Yer’den sonra da mutlak mutluluğa ulaşılıyor.
Tabi bu mutlak mutluluk dediğim dizide ucu açık bırakılmış bir kavram. Şu an da olduğu gibi hakkında bir sürü fikir yürütülen bir kavram.
Hayatın daha iyi bir yer olabileceğini bize gösteren bir dizi. Felsefenin ilgilendiği birçok etik konusunu ele almış olmasıyla da farklı bir yapım. Özellikle bu gözle izlendiğinde çok daha farklı bir keyif alınacağına eminim.