The Devil Wears Prada (2006)
Filmi biraz okuduğumuzda, moda üzerinden belli sınıfların alt-üst kültürü nasıl yarattığını ve üst kültürün alt kültür üzerindeki hegomanyasını moda üzerinden nasıl devam ettirdiğini çok net bir şekilde görüyoruz. George Simmel’in dediği gibi ‘’ Moda… sınıfsal bölünmenin ürünüdür ve belirli bir çevreyi bir arada tutma ve aynı zamanda bunu diğerlerine kapatma ikili işlevini yerine getirir.” Moda; yüksek statülü grupların, alt statülü gruplara olan farklılıklarını sembolize etme ihtiyaçlarına yanıt verir ve bu, alt statülü gruların daha yüksek statüye yönelmesine olanak sağlar. Sonuç, asla son bulmayan bir yakalamaca oyunudur. Modalar alt gruplara doğru uzandığı zaman, yüksek statülü gruplar yeni tarzlara olan istekle onları terk edecektir. Simmel’in burada sunduğu imge, üstünlüğün bir işareti olarak kullanılan tüketim maddeleri ve kültürel beğenilerin imgesidir. Filmde bu konu kendisini dakika 39.24’de geçen bir replikle belli eder – ‘’Modanın gerçeklikle ilgisi yok. Bir takı daha çok bireysel bir kimliği tasvir eden bir parçadır.’’
Film; günümüzde moda dünyası, popüler kültürde kadın algısı ve metalaşma üzerine oldukça yoğun bir alt metin içermekte. Film boyunca baş kahraman Andy Sachs’ın akıllı, kötü giyinimli kadın imajından; güzel, bakımlı ve tarz sahibi bir kadın imajına nasıl dönüştüğünü izliyoruz. Andy magazin dergisinde çalışmak için bir iş başvurusu yapar ve işe alınır. İşi aldıktan sonra defalarca farklı karakterlerden şu repliği duyuyoruz. ‘’Bir milyondan fazla kız bu görev için cinayet işler.’’ İlk sahnelerde karakterimizin giyinişi eleştirilir, ötekileştirilir hatta onunla dalga geçilir (dakika 20.00 – Büyük annesinin eteğini giyiyor.) Modayı önemsemeyen karakterimize aslında modanın ne kadar önemli olduğu, insanların nasıl giyineceğine magazin dergilerinin karar verdiği ve sırf bu yüzden yüzlerce efsane modacının bu yolda canını feda edercesine çalıştığı anlatılır. İlk başta bu duruma direnen Andy kendisini şu replikte ifade eder (dakika 20.38) “Ömür boyu moda dünyasında kalmayacağım, sırf bu işi buldum diye neden değişeyim?” İş arkadaşı modacının ona verdiği cevap ise “Doğru. Çok milyar dolarlık bu sanayinin amacı da bu değil mi? İç güzellik.” Karakterimiz Andy Sachs’ın moda ikonu olmaya doğru yolcuğu patronu Miranda’nın etkileyici ve ikna edici şu repliğiyle başlayacaktır (dakika 23.07) – ‘’ Dolabına gidip o biçimsiz mavi kazağı seçiyorsun, kendini fazla ciddiye aldığın için ne giydiğinin önemli olmadığını dünyaya göstermek istiyorsun. Ama bilmediğin bir şey var, o sadece mavi değil. Turkuaz değil lapis değil aslında gök mavisi. Ve bir şeyden daha habersizsin 2002’de Oscar De La Rota gök mavisi koleksiyonunu sundu. St. Laurent gök mavisi askeri ceketler yaptı. Gök mavisi hızla sekiz değişik koleksiyonda boy gösterdi. Sonra bölge mağazalarına indi ve iyice tepetaklak oldu. Seri sonu malların satıldığı feci biryere düştüğünde sen muhtemelen bir ucuzluk sepetinden çekip aldın. Bu mavi milyonlarca dolar ve sayısız insanın çabasını temsil ediyor. Gülünç yanı sen modayı hiçe saydığını kanıtlayan bir seçim yaptığını sanarken buradaki insanların senin için seçtiği bir kazağı giyiyorsun.’’ Bu replik hem film hem karakter için bir kırılma noktası. Aslında bizim modaya dair yaptığımız her seçimin daha önce belli bir elit sınıf tarafından belirlendiği ve bu durumdan ne kadar kaçmaya çalışsak da aslında bu sistemi nasıl yeniden ürettiğimizi çok net bir net bir şekilde anlatmaktadır. Bu sahneden sonra Andy’nin görüşleri yavaş yavaş değişir ve dakika 33.40 daki şu replikten sonra Andy tamemen farklı düşünmeye ve giyinmeye başlayacaktır. ‘’Bu sence sadece bir moda dergisi mi? Sadece bir dergi değil bir çocuk için parlayan umut ışığı.’’ Burada verilmek istenen mesaj aslında bütün genç kızların ve kadınların çok güzel giyinmeyi hayal ettiği, hatta bu yolda cinayet işleyebilecekleridir. Miranda’ya göre insanlar şık olmak zorundadır ve moda her şeydir. Filmin başında Miranda’nın söylediği şu replik çok etkileyicidir. (dakika 7.12) – ‘’ Paraşütlü kadın askerin resmini gördüm; hiçbir çekiciliği yok, güzel ve zayıf kadın asker bulmak imkansız mı?’’ Kadın, asker de olsa zayıf ve çekici olmalıdır, metnin bize verdiği mesaj budur. Film boyunca mevcut düzen, toplumsal cinsiyet bu mesajlarla yeniden üretilmektedir.